Dımdım Kalesi

Unknown | 00:51 | 0 yorum

ereb şemo dimdim kalesi
Bir Direniş Destanı "Dımdım Kalesi"

Derler ki, atalar onlara bin yıllardan bu yana şu öğüdü salık vermiştir. "Sırtını ya gerçek bir yiğide yaslayacaksın, ya da geçit vermez bir dağa." Ol sebepten ötürüdür ki; o gün bu gündür Kuzey Mezopotamya'nın geçit vermez mekânlarında bu coğrafyanın Kürt, Ermeni, Süryani ve bilcümle sakinleri dağları ve dağlara sırtlarını yasladıkları mekânları 'kale şehirlere' dönüştürerek kendilerini sürdüregelmişler. Dara, Hasankeyf, Mardin,Farqin (Silvan), Amida (Diyarbekir) bugün de yaşayan Mezopotamya coğrafyasının kale şehirleri değil mi? 
İşte Dımdım Kalesi de öyle! Güneş henüz iki boy yükselmişken, kale uzaklardan görünende kayalıkların üzerine yapılmış bir atmaca yuvası gibi. Dört bir etrafı rahatça görünebilsin, kale ve kale halkı saldırılardan rahatlıkla korunabilsin diye, kalenin bir tarafı Dımdım Dağı'na yaslanmış. Ve kalenin üç tarafı da çok yüksek surlarla çevrilmiş. İşte destanlara konu olan Dımdım Kalesi'nin mekânsal boyutu böyle. 
İran Şahı Abbas, bir Ermeni baş mimara dillere destan bir kale yaptırır. Görenin ağzı açıkta kalacak kabilden bir kale olur. Çağırır mimarı huzura Şah, sorar: "Bu kaleden daha iyisini de yapabilir misin?" Yanıtlar Ermeni mimar: "Elbette, zamanım ve imkânım olursa". Şah tahammülsüzdür. Emir verir. "Sabaha vurdurun kellesini." Gece, birinin yardımıyla kaleden kaçan baş mimar işte o kuş uçmaz kervan geçmez sarp yerdeki Dımdım kalesini yapar ve sonra da o kalenin sakini olur ve hep orda kalır. 
Altın peçeli Xano 
Evrensel Yayınları'nın 'Kürt Tarihi ve Kültürü' dizisinin son kitabı Kürtçeden Türkçeye çeviri olarak çıkan Dımdım Kalesi, 17. yüzyılda kale halkı olan Kürtlerin, Osmanlı ve İran ordularına karşı kendilerini koruma amaçlı savaşının tarihi. Kale halkının kendilerine sağladıkları güvenlikli ortamın, refah ve adaletli yönetiminin zalim ve kötü örnek despotların tahammülsüzlüklerine karşı direnişinin tarihi aynı zamanda.
Kitabı okurken ciddi geri dönüşler yaşadım, daha liseli yıllarımdan beri hiç unutamadığım 19. yüzyıl Rus klasiklerinden Çerniçevski'nin Ne Yapmalısını anımsadım. O kitapta çok etkileyici bir kişilik vardı: Rahmetov! O denli etkileyici bir kişilik ki, kitabı okuyan bir dolu beni adem hayatı boyunca Rahmetov gibi olmak istemiş. Ama sonradan Rahmetov'un birçok değişik şahsiyetin özelliklerini üzerinde taşıyan ve ancak romanlarda rastlanabilecek türden bir 'roman kahramanı' olabileceğine kanaat getirilmiş. Dımdım Kalesi'nin bugüne dek süregelen hikâyesini bizlere kadar ulaştıran kahraman da Xanoyà Çengzerîn'de (Altın Pençeli Xano) Rahmetov türü kahramanlardan. Xano, kaleyi Ermeni başmimara yaptırırken, kale inşaatında çalışanlara avuçlarla altın dağıtmış. Ve o günden sonra Dımdım Kalesi'nin Kürt sakinlerinin liderinin adı Xanoye Çengzerîn olarak kalmış.
Bütün kararları divanhanesinde halkıyla ve halkının temsilcileriyle alan ve uygulayan Xano'nun, kararlılığı ve direngenliği bir de boyun eğmemesi nedeniyle hiçbir zaman egemenlerle yıldızı barışmamış. Her yıl bir önceki saldırıyı aratırcasına ya Osmanlı ya da İran ordusu sefer düzenler Dımdım Kalesi'ne. Sonuncu seferde artık kurtuluşun imkanı yoktur. Ve Xanoye Çengzerîn ortak kararla kalenin içindekilerle birlikte intiharına ve imhasına karar verir. "Saçını usturayla kesen, perçemine yanmaz" Kürt atasözünün izinde Dımdım Kalesi ve kale halkı bir destan yaratır. İşte o destandır ki Kürt sözlü kültürüne de malzeme olan ve değişik versiyonlarıyla bugüne dek sürdürülerek gelen. 

Category : , , , , , , , ,

0 yorum

Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.